
DOĞADAN İLHAM ALAN TASARIM STRATEJİSİ: ‘BİYOMİMİKRİ’ NEDİR?
Biyo (yaşam) ve mimikri (taklit etme) kelimelerinin biraya gelmesiyle oluşan ve doğadan ilham alan yenilikçi fikirlerle ilgili bir kavram olan biyomimikri, temel olarak doğadaki canlılardan çözüm üreten, ürün ve malzemelerin tasarımını ifade eder. Biyomimikri, doğanın zaman içinde test edilmiş modellerini ve stratejilerini taklit ederek, insanların problemlerine sürdürülebilir çözümler arayan inovatif bir yaklaşımdır.
Biyomimikri terimi ilk kez 1997 yılında Janine M. Benyus tarafından yayımlanan “Biomimicry: Innovation Inspired by Nature” adlı kitabında kullanılmıştır.

Günümüzde mimar ve mühendislerin tasarımlarında doğayı ilham alması enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik açısından çok önemlidir. Karşılaşılan sorunlarda ‘Doğa ne yapardı?’ sorusunu sormak çözümlerin kendiliğinden ortaya çıkmasını sağlamaktadır.

Tasarımcı , tasarımlarını ortaya çıkarırken kendilerine ilham verecek bir başlangıç noktası arar. Oluşum sürecinin bu ilk adımı kendisini takip eden aşamaları doğrudan etkilediğinden, projeyi yönlendiren tasarım kararlarının belirlenmesi önemli bir adımdır. Biyomimikri de son yıllarda biyoloji bilimi, mimarlık ve mühendislik alanlarında esin kaynağı olarak göz önüne alınmaya başlamıştır.


Biyomimetik yaklaşımda; ürünlerin, süreçlerin ve ilkelerin, yaşama uzun dönemde iyi adapte olacak şekilde ortaya konması amaçlanmaktadır. Buradaki ana düşünce, insanlığın günümüzde mücadele ettiği çoğu problemi doğanın halihazırda çözmüş olduğu gerçeğidir. Milyonlarca yıl boyunca gelişimini sürdüren bitki, hayvan ve böcek gibi organizmalar, doğanın çetin koşullarında hayatta kalabilme yollarının ve enerji verimliliğinin sırlarını barındırmaktadır. Mimar ve mühendislerin, çevrelerini saran bu engin dünyadaki bilgi birikiminden yararlanması gerekmektedir.

15. yy’da doğayı gözlemleyerek uçuş makinesi üzerine eskizler yapmış olan Leonardo da Vinci, tarihteki öncü biyomimetik tasarımcılardan biri olarak anılmalıdır. Yapı sektöründe enerjinin çok değerli olduğu ve elde etmek için ağırlıklı olarak hala fosil temelli kaynakların kullanıldığı günümüzde, enerjiyi en verimli şekilde kullanan biyolojik varlıklardan öğrenilecek çok şey vardır. Biyomimesis ya da biyomimikri olarak adlandrılan yaklaşım, doğada milyonlarca yıllık bir süreç içinde gelişerek en iyi hale gelmiş olan bitki, hayvan ve böcek gibi organizmaların incelenerek bu araştırmalar sonucu elde edilen bilgilerin mimarlık ve mühendislik alanlarına uyarlanması için yürütülen bilimsel çalışmaları kapsamaktadır. Şimdi gelin bu çalışmalarla ilgili aslında gözümüzün önünde olup da farketmemiş olma ihtimalimizin çok yüksek olduğu sıradışı ve yenilikçi biyomimetik tasarımlara göz atalım.
Hedgehog Chair-Andrii Kovalskyi
Tasarımı Andrii Kovalskyi tarafından yapılmış Hedgehog Chair, biyomimikrik bir unsur olan kirpilerden esinlenilerek tasarlanmıştır.

Peacock Chair-UUfie
Toronto’da bulunan mimarlık ve tasarım stüdyosu Uufie tarafından tasarlanan Peacock Chair, tavus kuşu kanatlarından ilham alınarak tasarlanmıştır. Ürünün simetrik şekli, kıvrılan ve sandalyenin arkasını oluşturmak için üstte yayılan sağlam bir yüzey malzemesi olan kafesli corian tabakasından yapılarak sağlanmıştır.
Butterfly Chair-Eduardo Garcia Campos
Eduardo García Campos tarafından tasarlanan üründe biyomimikriden yararlanılmıştır. Kelebek kanatlarından esinlenilerek yapılan tasarımda biyomimikri görsel bir unsur olarak kullanılırken kanat görüntüsü sandalyenin formuyla son derece ergonomik bir şekilde harmanlanmıştır.

L’eau Chair
İtalya’da tasarlanan bu sandalyede suyun dalgalar halinde yayılması tasarımcıya ilham kaynağı olmuştur. Ürün tasarımında biyotaklit görsel bir öge olarak yer almıştır.

Biyomimetik üzerine bir çok çalışmaya imza atmış Andrew Tiah’ın tasarımları , doğadaki organizmaların ortam koşullarına adaptasyon özelliklerini; ısıl adaptasyon, su dengesi, korunma ve iletişim gibi, doğadaki canlıların ortama uyum sağlamak üzere geliştirmiş oldukları kendilerine özgü özelliklerini analiz ederek ; ayakkabı, mouse, sandalye, saç kurutma makinesi, bluetooth kulaklık kutusu gibi günlük hayatta kullanıyor olduğumuz ürünler ile ilişkisini kurmaya çalışmıştır.
Bir çıkarım yaparsak..
Yaşanabilir bir gelecek için insanoğlunun dünya üzerinde bıraktığı negatif ekolojik ayak izini en düşük düzeye düşürmenin yollarını bulması gerekmektedir. Çözüm ise, çevremizi saran ve parçası olduğumuz doğayı anlamaktan ve onun kusursuz düzenine uyum sağlamaktan geçmektedir. Bilimsel çalışmalar sonucu her gün ortaya çıkan yeni bulgular sayesinde insanoğlu için biraz daha anlaşılır hale gelen doğadan edinilen bilgilerin yapı alanına uyarlanması, geleceğin mimarlığında kilit rol oynayacaktır. Biz tasarım mühendislerine de bu kilidi kaybetmeyip çözümü doğada aramak ve bulduklarımızı doğanın kusursuz düzeni ile bütünleştirerek tasarımlarımıza aktarmak düşecektir.