Herkese merhaba, Gazi Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Mühendisliği 2’nci sınıf öğrencilerinden Beril Nur Sevener’e hazırlamış olduğu yazı için teşekkür ederiz. Herkese keyifli okumalar dileriz.
Merhaba ben Beril Nur Sevener , bölümümüzde bu sene ikinci sınıfa başlıyorum. Geçen sene deneyimledim ki tasarım süreci keyifli olduğu kadar dikkat de gerektiren ve doğru sorulara yönelmemiz gereken bir süreç. Yaratıcılık kişinin içinde olduğu kadar tasarımda doğru adımlarla ortaya çıkan ve büyüyen de bir şeymiş. Geçtiğimiz yaz yaratıcılığımı, düşünme şeklimi ve bakış açımı geliştirmek için araştırma yaparken bir “Design Thinking” kursu buldum ve ona katıldım. Yeni ders yılımıza başlarken öğrendiğim adımları kısaca sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Tasarım süreci yaratıcı bir süreçtir. Bazı yöntemler ve adımlar bu süreçte sorunlara daha geniş bir pencereden ve farklı bakış açılarıyla bakmamıza yardımcı olur. Ayrıca bizlere değerlendirme yapma, doğru fikirleri eleyip doğru sorularla yola devam etme imkânı sunar. Tasarım süreçlerinde bence en verimli metot “Design Thinking” yani “Tasarım Odaklı Düşünme” metodudur. Design Thinking, bizleri tasarım sürecinde karşılaştığımız ve içerisinde boğulduğumuz tüm o soru işaretlerinden en doğru ve çözümcül şekilde kurtulmamız ve çözüme ulaşmamız için yönlendirir.
Bu metot sürekli özelden genele, genelden özele sistemiyle ilerliyor. Problemi veya onu yaşayan kişiyi merkeze alarak farklı süreçlerle yeni fikirler ve çözüm önerileri geliştirmek sonra da prototipleyip test ederek sonuca ulaşmayı amaçlıyor. Altı adımdan oluşuyor:
- Empati kurmak
- Süreci tanımlamak
- Fikir üretmek
- Prototiplemek
- Prototipi test etmek
- Değerlendirmek
Öncelikle bizden bir tasarım istendiğinde önümüzde bir sorun olur. İlk adımımız bu sorunu çözecek tasarımı yaparken ilerleyeceğimiz süreci kavramak olmalıdır. Öncelikle sorunun kaynağıyla empati kurarız. Kendi kendimize empati kurmak, araştırmak ve aynı sorunu yaşayan kişilerle röportaj yapmak bu adımdadır -bu adımla ilgili kilit nokta her şeyi not almaktır-. Karşımıza çıkan her fikre ve soruna “Neden?” sorusunu yöneltmeliyiz. Bu bize daha da fazla bilgi getirecektir. Edindiğimiz bilgiler bize seçenekler ve sorular yaratır. Daha sonra bu soruların içinden doğru soruyu seçip tasarım sürecine başlayacağımız ana sorunu belirlemeliyiz. Böylece artık nasıl ilerleyeceğimizi tanımlayabiliriz.
Sorunumuz ve hedefimiz belli olduğuna göre bir sonraki adıma, fikir üretme aşamasına geçeriz. Fikir üretmek de tıpkı empati adımı gibi karşımıza bir sürü seçenek çıkarır. Ancak bu aşamada bulduğumuz fikirleri yargılamamalı ve ortaya atmaktan çekinmemeliyiz. Olabildiğince fazla fikir bulmalıyız ve bulduğumuz fikirler notlarımızla sınırlı kalmamalıdır. Onları çizip görmek hayal gücümüzün yeni fikirlere karşı farkındalığını arttıracaktır. Seçtiğimiz soruna fikirler üreterek daha geniş bir yelpazeye ulaşırız. Prototipleme aşamasına geçerek fikirlerimiz arasından seçim yaparız ve yine tek bir ana fikre ineriz.
Fikir üretip prototipimizi yaptıktan sonra tasarımımız hayata geçtiğinde ne gibi sonuçlar doğuracağını, neye çözüm olduğunu, hangi soruna yetemediğini deneyimlemeliyiz. Bunun için de tasarımı test edip sonuçları değerlendirmeliyiz. Geri bildirimleri not almak ve tasarımın işlevselliğini dışardan bir gözmüş gibi izlemek bence bu adımın kilit noktaları. Böylece tek bir sonuca ulaşırız. Tasarımımız çözümcüdür ve hayata geçebilir veya geliştirilmesi gereken sorunlar doğmuştur ve sürecin başına dönüp göz atmamız gerekmektedir. Kısacası bu metot fikirleri ve sorunları önce önümüze sererek sonra da içlerinden doğrusunu seçip ilerlememize yani bir şey tasarlarken süreçte kaybolmamamıza oldukça yardımcı olur. Ayrıca adımları tamamen uygulamak yaratıcılığımızın ve hayal gücümüzün bakış açısını genişletir.